24 Temmuz 2014 Perşembe

Çocuk Büyütmek ama Nasıl?

Hamileliğimden beri anne- çocuk ilişkileri benim için merak konusu oldu. Dışarı çıktığımda hep anneleri inceliyordum. Acaba kızımla ilişkimiz nasıl olacak, bir yaşında ne yapacak, üç yaşında ne soracak gibi sorularla etrafımı gözlemliyordum. Fakat bu gözlemlerim sonucunda çok büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Karşılaştığım tablolar şöyleydi; kimi zaman tatlı tatlı bir şeyler anlatan çocuğa "Sabahtan beri dır dır dır, bir sus artık başım ağrıyor" diye tepki veren, kimi zaman ağlayan çocuğa "Eve bir gidelim bak sen göreceksin" diyen, çocuğu kolundan tutup sürükleyen, hastanede ağlayan çocuğa "Bak şimdi çağıracam hemşireyi sana iğne yapacak" diyen, otobüste mızmızlanan çocuğa "Böyle yaparsan bir daha senin annen olmam" diyen, parkta elinde tabak çatal çocuğun ağzına bir şeyler tıkıştırmaya çalışan anneler ve her fırsatta bağırıp kendini yerlere atan, annesine tekme atan, tüküren ve her daim somurtan mutsuz çocuklar.

Bu tablo benim kafamdaki anne - çocuk ilişkisine hiç uymuyordu. Bir yerlerde bir hata yapılıyor olmalıydı. Araştırmaya başladım. Bir çok kaynak okudum, video izledim. Fakat yine hayal kırıklığı. Hiç biri kafama yatmadı. Öyle tavsiyeler var ki, sanki çocuk değil canavar yetiştiriyoruz. Ağlasın umursama, çok fazla kucağına alma, ceza ver, ödül ver, düşünme paspasında beklet, vali ile korkut vs... 

Yılmadım okumaya ve araştırmaya devam ettim ve sonunda "İşte bu!" dediğim iki çocuk eğitimi sistemiyle karşılaştım: Montessori Felsefesi (Maria Montessori) ve Anadolu Pedagojisi ( Adem Güneş).

Bu iki görüş birbirini tamamlıyor aslında. Anadolu pedagojisiyle işin özünü anlayıp, montessori ile uygulamaya geçerek özü bozulmamış, duyarlı ve sağlam karakterli çocuklar yetiştirmek mümkün olabilir. 

Gerçekten düşünürken bile heyecanlandığım bu iki görüşü uzun uzun açıklamak istiyorum fakat bu öyle bir yazıda yazayım bitsin denecek bir konu olmadığından yavaş yavaş, haftalara yayarak anlatmam gerek.  

Kısa bir giriş yapayım...

Çocuk her şekilde büyür. Yani siz bir çocuğu bir odaya kapatıp, sosyal etkileşime girmeden sadece fiziksel ihtiyaçlarını karşılayarak büyütebilirsiniz. Dışarıdan bakıldığında diğer çocuklardan hiç bir farkı olmayabilir. Ama içerisinde o çocuk, insani özellikleri taşımaz. Bu uç bir örnek olmuş olabilir, ama günümüzde anne babasını kesen, küçücük çocuklara tecavüz eden, masum çocukların üzerine bombalar yağdıran kişiler sizce insani değerler taşıyor mu? Bunlara insan derken içiniz sızlamıyor mu? Kim büyüttü bunları? Anne babalar. Peki sizce bütün kainatı mükemmel bir şekilde, güzellikler içinde yaratan yüce Allah, bu insanları bu şekilde yaratmış olabilir mi? Tabii ki hayır. Her insan mükemmel bir ruhla doğar. Onu bozan, parçalayan ve içerisinden bir canavar çıkaranlar bizleriz. Anne- babalar, akrabalar, komşular, çevre, toplum... Bu ruhları bozulmuş çocuklar dönüp dolaşıp bizim başımıza bela olmuyorlar mı? Savaşları kimler çıkardı? Katliamları kimler yaptı? 

Peki ileride benim çocuğum, ne yapacak?  Nasıl bir insan olacak? 

Biraz düşünmek lazım... Çocuk büyütürken itinalı davranmak lazım... Yoksa her çocuk büyür, büyür de nasıl büyür? 

Mesele çocuğa saygı duymak, değer vermek... Onu kendine benzetmeye çalışmadan, kalıplara sokmadan, adam(!) etmeye uğraşmadan, ceza vermeden, şiddet uygulamadan, minnet duygusu oluşturmadan, incitmeden, alay etmeden, olduğu gibi kabul ederek ve kendini bulma yolculuğunda ona en güzel şekilde rehberlik ederek büyütmek...

İşte bu aralar gönül verdiğim konu budur. Takip etmek isteyenlere duyurulur :) 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

2 yorum:

  1. Montessori eğitim metodu benimde ilgimi çekiyor, mucidi çocuklara adadığı yaşamıyla takdire şayan biri. Adem Güneş de bir pedagog olarak oldukça ılımlı...Anadolu pedagojisi ve montessoriyi çok güzel bağdaştırmış. Çocuk yetiştiriken daha çok rehbere ihtiyacımız var. Özlem hanım sizde bu yolda emin adımlarla yürüyorsunuz, yolunuz açık olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Ben kendimde oldukça fazla eksik gördüğüm için, elimden geldiği kadar okuyup kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Okuduklarımı paylaşmak, başka çocukların yetişmesine katkıda bulunmak beni çok mutlu ediyor. Gücüm yettiğince yazmaya devam edeceğim

      Sil