24 Şubat 2015 Salı

Renkli İrmik Tepsisi

Azra duyusal etkinlikleri çok seviyor. Sürekli ya suyla ya pirinçlerle ya ay kumuyla oynamak istiyor. Bir de yeni favorimiz kalemlerle her yeri çizmek. Yerler duvarlar, sandalyeler, koltuklar, halılar vs. Pastel ve keçeli boya(bebekler için olan) problem değil de geçen gün tükenmez kalem bulmuş, o fena. Sandalyeleri çizmiş ve çıkmıyor :(



Ben de bu etkinliğimizde Azra'nın iki tutkusunu birleştireyim dedim :) Duyusal oyun ve çizim. Normalde Montessori de harfleri öğrenirken tuz tepsileri kullanılıyor, çocuklar kartta gördükleri harfleri tuzun üzerine parmaklarıyla yazıyorlar. Ben de ona benzer bir şey yapmak istedim. Tabii harf yok bizde, hayal gücü ve sallama var :) Bir karton kutunun içine renkli kağıtlar yapıştırdım ve üzerini irmik ile kapladım. Tuzu yalarsa kötü olur diye irmik koydum. İrmiği çok koymadım çünkü çok olunca yazdığın yer kapanıyor, alttaki renkler görülmüyor.

Bir hevesle Azra'ya gösterdim ve ilk tepkisi böyle oldu :) Dokunmak istemedi, ağladı! Ben dokununca bile ağladı

Sonra kaşık verdim eline. O işine geldi, başladı karıştırmaya :)

Son aşamada ise istenilen kıvama ulaştı :) İşin içine hayvanlarımız da girdi. Onları irmiklerin altına sakladık, çıkardık :)

En son durum ise irmikler her yerdeydi :( Babası biraz strese girdi, ben rahatlığımı bozmadım :) Zaten süpürge sanki artık vücudumun pir parçası oldu, yapışık yaşıyoruz. Bünye alıştı :)
Devamını Oku »

23 Şubat 2015 Pazartesi

Büyük - Küçük

Büyük ve küçük kavramlarını öğrenmek için bir etkinlik yaptık kuzuyla. Evden bulduğum 4 farklı cismin büyüğü ve küçüğünü dizdim karşısına. Tek tek ilgilendik hepsiyle. Yalnız sanırım Azra büyüğü küçüğü zaten biliyor :) Büyük top nerede dedim, küçük top nerede dedim hemen gösterdi. Tesadüf mü bilmiyorum. Diğerleri için de denedim, pek ilgilenmedi.


En çok top ve patikler dikkatini çekti. Patikleri kız kardeşim ördürmüştü bizim için, çok seviyoruz. Yarım saat çalıştık büyük - küçük kavramları üzerine. Bence etkili oldu. Bir kaç gün sonra farklı malzemelerle tekrarlayacağız. 
Devamını Oku »

22 Şubat 2015 Pazar

Montessori Mini Ev Okulu Raf Etkinlikleri - 15 Ay / 1

Aslında bir kaç aydır raf etkinlikleri ile ilgileniyorum ama artık sistemli olarak devam ettirmeye karar verdim. Peki nedir bu bahsettiğim raf sistemi ve nasıl uygulanır? 

Maria Montessori'ye göre çocuk özgürlükten ve kendi tercih ettiği işle uğraşmaktan keyif alır ve bu şekilde öğrenir. Montessori sınıflarında istediği materyale istediği zaman ulaşabilen ve istediği kadar tekrar yapabilen çocuklar vardır. Çocuğa bu ortamı sağlamak, evde ebeveynlerin, okulda öğretmenlerin görevidir.

Tabii ev okul gibi olmuyor, olması da beklenmiyor zaten. Fakat mantığın oturmuş olması gerek. Yani eğer bu işe gönül verdiysek çocuğun düzeni, seçme özgürlüğünü evde de tatması gerek. Bu demek değil ki okul gibi bir çok materyalimiz, bir sürü raflarımız olsun, hepsi çocuğa aynı anda sunulsun. Hayır, burada kasıt çocuğun gelişim durumuna ve ihtiyaçlarına göre hazırlanmış bazı materyallerin, çocuk belli bir kazanımı elde edene ve artık o materyalle ilgilenmeyene  kadar çocuğun ulaşabileceği bir yerde bulunması ve o materyal kaldırıldıktan sonra yerine bir üst gelişim sağlayacak veya kazanılmış beceriyi pekiştirecek farklı bir materyalin konulması.

Bu sistemde önemli bir nokta düzen. Yani bu raflar hazırlandığında çocuğa her hangi bir oyuncak rafı gibi tanıtılmayacak. Belli bir prosedürü olacak. Yani çocuk çalışmak istediği materyali alacak, masasına yada kiliminin üzerine koyarak çalışacak, işi bitince aldığı gibi düzenleyerek yerine götürecek. Tabii bu hemen olacak bir şey değil, özellikle 2,5 yaşından küçük çocuklar için fakat düzenli bir rehberlikle zamanla yerleşiyor.

Bir de uygulama meselesi var. Diyelim ki bir materyal hazırladık ve çocuğa sunduk. Fakat çocuk o materyalle olması gerektiği gibi çalışmıyor. Farklı bir şeyler yapıyor. Böyle bir durumda hiç karışmamak gerek. Sadece gözlemleyerek beklemeliyiz. Eğer bizden nasıl yapılacağına dair bir yardım isterse o zaman müdahale edip, bunu şu şekilde yapman gerekiyor diyebiliriz. Fakat eğer çocuk çalışmak yerine materyale zarar veriyorsa, bu şekilde olmayacağını söyleyerek uyarıp daha sonra materyali önünden alabiliriz. Çocuğun çalışmak yerine zarar vermek istediği veya hiç ilgilenmediği materyali, gelişimine göre çok zor yada çok kolay mı diye incelemek gerekir. Çocuğa çok zor veya kolay gelmişse ilgilenmeye bilir. Böyle durumda çocuk zorlanmaz, materyal değiştirilir veya başka bir zaman tekrar sunularak çocuk gözlemlenir. Bunlardan daha önce aktarma çalışması ile ilgili yazımda da bahsetmiştim, burada da hatırlatmak istedim.

Bir de materyal hazırlama meselesi var. Montessori de materyaller 5 grupta toplanabilir. Bunlar;
a. Günlük hayatla ilgili Materyaller
b. Duyuların eğitimi ile ilgili materyaller
c. Dil gelişimi ile ilgili materyaller
d. Matematikle ilgili materyaller
e. Evren ile ilgili eğitime yönelik materyaller

Ben kendi raflarımda Azra'nın yaşını göz önüne alarak ağırlıklı olarak bunlardan üçünü yani; Günlük hayat, duyuların eğitimi ve dil gelişimi materyallerini kullanıyorum. Günlük hayat materyallerini özellikle ince motor gelişimini destekleyecek olanlardan seçiyorum.

İşte bu hafta için hazırladığım raf sistemim.

Gördüğünüz gibi sadece 6 materyal var. Azra'nın yaşı itibariyle az ve öz olması gerekiyor. Bu hafta aktarma koymadım çünkü uzun zamandır vardı. Bunlardan birinden sıkılınca aktarma ile değiştireceğim.

Resimlerden belli oluyor ama kısaca bahsedeyim.
1. tepsimiz, dil gelişimi için. Okyanus canlılarından dört tanesini tanıtıyorum.
2. duyusal tepsimiz; Marakaslar ile ritim yapma.
3. tepsimiz ince motor gelişimi için şişeye kulak çubuğu atma. Yalnız bu resimden sonra şişenin altına geniş bir dikdörtgen yapıştırdım çünkü düşüyordu. Azra bu etkinliği çok sevdi.
4. çubuklara halka takma. Bunları sırasına göre yapamıyor tabii fakat hepsini çıkarıp geri takıyor.
5. ahşap küplerimiz.
6. keşif sepeti, içinde Azra'nın daha önce görmediği eşyalar var. Mesela bulaşık teli gibi :) Yalnız bunları bulmakta çok zorlandım çünkü bizim kızın ellemediği şey yokmuş evde :)

Bunların dışında tabii oyuncaklar da var odada fakat sayısı çok fazla değil. Tabii farklı günlük etkinlikler de yapmaya devam ediyoruz mesela neredeyse her gün pirinçlerle oynuyoruz, aktarma yapıyoruz. Azra evde bir çarşaf bulduğu anda yere serip üzerine oturuyor ve oyun bekliyor :)

Azra talep ettikçe raflarımızı değiştireceğim, değiştirdikçe sizinle paylaşacağım :)







Devamını Oku »

19 Şubat 2015 Perşembe

Yumurta Kabuğu Parçalama

Azra'nın içindeki parçalama isteğinin ortaya çıktığı basit ama eğlenceli etkinliğimiz ile karşınızdayız. Facebook da gördüğüm bu etkinliği hemen yapmak istedim. Gördüklerim üzerine yüz ifadeleri çizmişlerdi ama ben sadece boyamak istedim. 

Etkinliğimiz için bir kaç gün öncesinden yumurta kabuğu biriktirmeye başlıyoruz. Bizimki iki gün sürdü çünkü daha fazla dayanamadım :) Kabukları yıkayıp kurutarak biriktirdikten sonra sulu boya ile boyuyoruz. Kuruması için biraz bekliyoruz ve yumurta kabuklarımız hazır.

Asıl eğlence bundan sonra başlıyor. Azra'nın oyuncak çekici vardı, onu kullandım. Kaşık, havan gibi farklı malzemelerle de denenebilir. Bir tepsinin içinde kabuklarla çekici sundum küçük hanıma. Hemen aldı ve vurmaya başladı :) Bu olaya resmen bayıldı. Nasıl vuruyor kabuklara inanamazsınız :) Un ufak etti. Sonra da hepsini yere attı!

Parçalama isteği ile dolu miniklere ithaf ediyorum :)




Devamını Oku »

18 Şubat 2015 Çarşamba

Top Canavarı

Ne zamandır Azra için elle tutulur bir şey yapamıyordum. Yaptıklarım hep günü kurtarıcı etkinlikler. Kalıcı bir şey yapmak istiyordum ama ne yapacağımı bilmiyordum. Dün Pinterest'te bakmadığım pano kalmadı. Çok güzel şeyler var ama ya malzemesi yok yada zorluğu beni aşıyor. Ben öyle, bir oyuncak için bir hafta uğraşabilecek türden biri değilim. Başladığım gün bitmesi gerek yoksa afakanlar geliyor.

Neyse baktım ki böyle oturarak olmayacak, kalktım malzemelerimi çıkardım. Azra'nın oyuncak piyanosunun kutusu duruyordu. Gözüme ilişti, dedim ben bundan bir şey çıkarırım. Biraz keçe biraz yapıştırıcı ve gece 3'e kadar uğraşı sonucunda işte karşınızda Top Canavarı :) 

İki aydır toplarımız ortada yoktu. Dedesi lego alınca ikisi birden çok dağılıyor diye topları kaldırmıştım. Azra topları görünce çok sevindi. Canavardan çok toplarla ilgilendi :) Zaten toplara fazlasıyla meraklı. Oyuncakçılara gittiğimizde en çok dikkatini çeken büyük toplar oluyor. Top sürmeyi bile öğrendi :) Neyse bir kısım topumuzu çıkarmış oldum, kaldırmam artık oynasın kuzucuk.

Azra önce ne olduğunu anlamadı canavarın. Gözlerini, saçlarını yolmaya çalıştı. Ben nasıl yapacağını gösterdikten sonra topları atmaya başladı. Top aşağıdan çıkınca peşinden koşmaya başlıyor :) Tabii 5 dakikalık bir oyun sonrası kutudaki toplar bitiyor ve her yer top oluyor. Bu sefer toplamaya başlıyoruz. O da ayrı bir oyun :) 


Devamını Oku »

17 Şubat 2015 Salı

Yüz Karası!

3 gündür elim klavyeye gitmiyor, yazamıyorum. Okuduklarımı da kavrayamıyorum, kahroluyorum.!

Doğup büyüdüğüm ülkeye lanetler yağdırıyorum!

Nasıl geldik bu hale? Bu şiddet, bu sapkınlık, bu canilik nereden doldu insanların içine?

Evine gitmek isterken bindiği otobüsün şoförü tarafından, taciz edilen, bıçaklanan, elleri kesilen, kafasına levyeyle defalarca vurulan, öldükten sonra üzerine benzin dökülüp yakılarak bir nehir kenarına atılan gencecik, tertemiz, masum Özgecan... 

Bütün bunları yapan cani, aslında o ana kadar, hepimiz için sıradan bir insan! Belki defalarca otobüsüne bindiğimiz, yanından geçtiğimiz, yol tarifi sorduğumuz, muhabbet ettiğimiz, sıradan bir insan!!!

Nasıl yapabildi bütün bunları? Hiç mi durup düşünmedi? Hiç mi tereddüt etmedi? Elinin altından kayan bir hayat onu hiç mi ürpertmedi? Annesi, kız kardeşi aklına gelmedi mi? Vicdanı DUR demedi mi?

Bunların hiç biri olmadı... Peki neden?

Duymuyordu çünkü... Duyarsızlaştırılmıştı!

Annesini dinledim. Kadın perişan, üzgün, çaresiz... "Hiç bir çocuk katil doğmaz, onu bu hale getiren etkenler var" diyor. Eşi tarafından yıllarca satırla, kemerle dövülmüş bu kadıncağız o kadar doğru söylüyor ki! "Oğlum babasının yanında büyümek zorunda kaldı, hiç istemedim" diyerek, olanların sebebini açıklamaya çalışıyor. Kimler anlayabiliyor?

Şiddet psikolojik bulaşıcılık taşır!(Adem Güneş)

Bence bu katliamın suçu bir kişinin yada üç kişinin üzerine yıkılmamalı. Çocukların ceza ile dayak ile adam edilmeye çalışıldığı bir toplumun içinden çıkan sonuçlar bunlar. Babası gözünün önünde annesini döven, ağır cezalarla, korkutucu bakışlarla, dayaklarla büyütülen çocuk, büyüyünce içindeki nefreti, öfkeyi ve şiddeti bastıramıyor. Yaşadıkları onu o kadar duyarsızlaştırıyor ki, o ellerinin arasında titreyen, çırpınan zavallı kızın gözlerindeki acıyı, korkuyu duyamıyor.

Her şiddet mağduru çocuk büyüyünce katil mi oluyor? Tabii ki hayır. Kimisi siniyor, içine kapanıyor, kimisi patlayacak bir bomba gibi dolaşıyor, çatacak yer arıyor, kimisi hıncını kendi eşinden, çocuklarından çıkarıyor. Her bünye farklı reaksiyon gösteriyor fakat şiddetle yetiştirilen ve duyarsızlaşmış bir çocuk katil olmasa da bir şekilde birilerine zarar veriyor! Belki sinirli bir ev hanımı, belki işçilerini ezen bir patron, belki öğrencilerini döven bir öğretmen, belki asık suratlı bir doktor,  belki cani bir şoför oluyor! Kim olursa olsun, topluma zarar veriyor.

Twitter'de #sendeanlat hastagini bir okuyun! Ne kadar çok zarar gören kadın var ki bunlar buzdağının görünen yüzü! Yazmayı bırak, yaşadıklarını kendine bile itiraf etmekten korkan kaç kadın var şu ülkede kim bilir?

Şimdi hep birlik olduk tepki veriyoruz. Yazılıyor, çiziliyor, yürüyüşler yapılıyor, siyahlar giyiniliyor... Peki unutmayacak mıyız? Neyi unutmadı ki bu toplum?

Çözüm devlet adamlarının bir şeyler yapması mı? İdamın gelmesi mi? Kadınların evden çıkmaması mı?

Çözüm çocuklarımız... Onları büyütme şeklimiz! Duyarlı bir toplum oluşturmamız!

Önce kendimizden başlayacağız tabii ama kendi çocuklarımızı doğru büyütmek yetmiyor. Ulaşabildiğimiz tüm anne babalara, tüm çocuklara ulaşıp anlatmamız gerekiyor. Sokakta, parkta, markette, pazarda.. Nerede karşılaşırsak karşılaşalım, çocuklara sevgiyle yaklaşmamız, çocuğunu ite kaka sürükleyen, görmezlikten gelen, hakaret eden bir anneyi uyarabilmemiz gerekiyor.

Yapabilir miyiz?

Keşke toplumsal bir hareket olsa, kadınlar çocukları için birleşse, duyarlılık adına kurslar düzenlense,  çocukları en iyi şekilde yetiştirebilmek adına herkes elini taşın altına koyabilse...

Keşke...


Devamını Oku »

13 Şubat 2015 Cuma

Toprak ve Su

Ah yaa...  Ekip biçebildiğim, meyve ağaçlarıyla dolu, bir köşesinde tavuklar beslediğim bir bahçenin içinde küçük bir evim olsa... Kızım toprağın kokusunu alarak, ağaçlara tırmanarak, tavukları yemleyerek büyüse... Kendi emeğimle büyüttüğüm mis gibi kokan domateslerim olsa... Dut ağacının üstünde kızımla sohbet ederek karnımızı tıka basa doldursak... Eşim bahçıvanını giyip bahçede çapa yapsa, kızım ona su götürse... 

15 katlı, her tarafı betonla çevrili bir binanın 8. katından kurduğum hayaller... Şimdilik bayağı imkansız görünüyor... Yine de umudum var, bir gün olacak...

Kızımın ayağı toprağa basamıyor diye üzülüyorum gerçekten. Ben de apartman çocuğuyum ve hep "Anne neden bizim köyümüz yok?" diyerek büyüdüm. Çok özenirdim köye giden arkadaşlarıma. Kızım da benim gibi hisseder mi acaba? Gerçi köye gidenlerin sayısı da azaldı. Belki bilmez bile köy ne! Neyse ya... 

Geçen gün Arzu ablayla (daha önce kendisinden bahsetmiştim) konuşurken Eylül Ada'nın toprakla çok severek oynadığından bahsetti. Benim daha önce aklıma gelmemişti. Hemen Azra'ya evde toprakla tanışma fırsatı oluşturdum. 

Toprağın yanında su da verdim çünkü suyla oynamayı çok seviyor.

Toprak ile oynamayı çok sevdiğini söyleyemeyeceğim. Daha çok su ile ilgilendi. Toprağa dokunmak istemedi. Minik kürekle kapları doldurmayı ve toprağı suyla karıştırmayı tercih etti.

Eline toprak yapıştığında resmen iğrendi! Hemen yıkamamı istedi, çok titiziz :)

Ben de oyuna dahil oldum tabii, son halimiz bu şekildeydi :)
Devamını Oku »

12 Şubat 2015 Perşembe

Krepon Kağıdı Duyusal Havuzu


Bir haftadır Azra kızın halası buradaydı, bol bol gezdik, tozduk, gırgır şamata yaptık :) Dolayısıyla pek aktivite yapmaya ve yazı yazmaya vakit bulamadım! Bu gün bir şeyler yapmam gerek diyerek dolaşırken birden gözüme krepon kağıtları ilişti ve ortaya bu nefis havuz çıktı :)


Katlı krapon kağıtlarını ince şeritler halinde kesip açtım, sonra hepsini bebek küvetine doldurdum ve Azra'nın odasının ortasına koydum. Önce tereddütle yaklaştı küçük hanım. Sonra ben oynadıkça o da açıldı, içine girmek istedi.

Kağıtlardan çıkan seslere bayıldık, melodi yaptık :) Kağıt tutamlarını yukarı atıp yere düşmesini izledik. Kağıtları havuza doldurup boşalttık, içlerinde yüzdük. Kağıtları tek tek inceleyip yırttık. Küçük oyuncakları kağıtların içine koyup bulmaya çalıştık. Ama yetmedi :)

Kitaplarını istedi :)

Oyuncak bebeğini istedi :)

Legolarını istedi :)

Küvet hala odasında duruyor, şimdilik ilgilenmiyor ama arada bir boşaltır, eminim. Kesinlikle tavsiye ediyorum, çok eğlenceli oldu. Ayrıca diğer duyusal oyunların çoğu gibi akarı kokarı yok :) Tertemiz bir duyusal havuz, dağıldığında toplaması da kolay!

İyi eğlenceler...
Devamını Oku »

4 Şubat 2015 Çarşamba

Tarçın Çubukları

Azra'nın plastikler yerine doğal materyaller ile oynamasını seviyorum fakat her zaman mümkün olmuyor. Bahar gelsin, ağaçlar çiçeklensin, o zaman çok daha fazla doğal materyaller kullanma şansımız olacak. Dışarıdan birlikte toplarız kızımla :) Şimdilik evdekilerle idare ediyoruz. Azra kavanozlara çok meraklı, elimde gördüğü an içini açmamı istiyor. Bu aralar grip etkisi altında olduğumuzdan şöyle güzel bir ıhlamur, tarçın çubuğu ve elma kabuğu üçlüsü kaynatayım dedim. Çubukların kavanozunu görür görmez istedi tabii! Açtık, kapattık, içinden çıkarıp baktık kesmedi! Ben de madem öyle gel bunlarla oynayalım dedim, daha önce aklıma gelmeyen güzel bir doğal materyal bulmuş olduk :)

Bir küçük kutu buldum, üzerini deldim, altına da bir pencere açtım. Tepsiye tarçın çubukları ile koyup Azra'ya sundum. Nasıl yapıldığını göstermeme gerek kalmadı, çözdü hemen kızım. Masaya nasıl hevesli oturduğu resimden belli oluyor :)

Çubukların hepsini eline alıp tek tek atmaya başladı.

Çubuğu tutma şekline bir bakın, nasıl da kibarız!

Bir de daha önce ponpon atmakta kullandığımız karton rulomuz vardı. Altına tepsi koyarak içinden tarçın çubuklarımızı attık.

Tarçın çubuğunun tepsiye düşüp sıçraması çok dikkatini çekti, tekrar tekrar attı :)

Devamını Oku »