18 Eylül 2015 Cuma

"Oyun Çocuğun İşidir" Maria Montessori


Oyun, oyun, oyun...

Çocuk için oyun çok önemli demeyeceğim çünkü onun için hayat oyundan ibaret! Sokakta yürümek, koltukta oturmak, tuvalete gitmek bile birer oyun! Bunun farkında olmak çok önemli çünkü çocuk bu oyunlar sayesinde hayatı tanıyor, kendini tanıyor, çevreyi tanıyor, iyiyi kötüyü öğreniyor, davranış kazanıyor vs vs... Ne kadar engelsiz oyun oynayabilirse kendini o kadar geliştiriyor. 

Oyunun en önemli unsurları özgürce ve kendiliğinden yapılıyor olması. Yani çocuğu yönlendirerek yapılan davranışlar onunla oyun oynamak değil onu oynatmak oluyor ki çocuk bundan pek hoşlanmıyor! Mesela çocukla oynarken al şimdi bebeği uyut, bebeği yedir, hadi şimdi yıka demek doğru değil! Bunun yerine oyun oynayan yetişkin bebeği kendi uyutma, yedirmeli, içirmeli ki çocuk bunları görsün ve taklit ederek uygulasın. 

Oyun hareket becerilerini, konsantrasyonu, dengeyi, el göz koordinasyonunu ve duyuları da geliştiriyor. Yani o bilinçsizce koşuşturuyormuş gibi görünen çocuğun aslında önemli bir işi var, bedenini tanıyor ve geliştiriyor! Bu aralar Azra da sürekli atlamalı, zıplamalı oyunlar istiyor. Koltukların üzerinden yere atlıyor. Bu içerisinden gelen itici güçle oluyor biliyorum ve elimden geldiğince engellememeye çalışıyorum. Tabii tehlikeli durumlarda uyarıyorum yada engelliyorum. Özellikle parka götürmek çok önemli. Yalnız parkta da ne ile oynayacağını yada ne ile vakit geçireceğini kendi seçmeli. Çocuk o gün sadece kumla oynamak istiyorsa, gel seni sallayayım, ay şuradan da kay, yok buna bin gibi müdahaleler çok gereksiz. Çocuğu serbest bırakınca zaten o parktan alacağını alıyor. 

Oyunun önemli bir özelliği de sosyalleşme sağlaması. Çocuklar oyun yoluyla birbirleriyle etkileşime geçiyorlar. Bir oyuncak için yapılan mücadele bile sosyal iletişim becerilerini geliştiriyor. Oyunlarda kuklaları konuşturmak, hayvanları konuşturmak yoluyla doğru davranışların tanıtılması da yine sosyal hayata katkı sağlıyor. Ayırca çocuk yaşamın kurallarını oyun yoluyla öğreniyor. Adaleti, hakkı, sıra beklemeyi, saygılı olmayı vs. 

Oyun denilince bir de oyuncak konusu var tabii. Günümüzde oyuncaklar o kadar fazla ki insan hangisini alsın hangisini almasın şaşırıyor! Ben bu konuda çuvalladım sayılır. İlk başta çok oyuncağımız yoktu ama sonradan kendi heveslerime yenik düşerek bayağı bir oyuncak doldurdum evi! Şu anda gelin görün ki Azra bebekler dışında hiç bir oyuncağa ilgi göstermiyor. Varsa yoksa raf etkinlikleri bir de raflarına koyduğum ahşap oyuncaklar! Süreç bana gösterdi ki oyun için oyuncak gerekli değil! Hatta şu basılıp ses çıkaran abidik gubidik oyuncaklarla oynamak oyun bile değil bence, zaman geçirmek sadece! 

Bir süredir Azra'nın oyun davranışlarında belirgin farklılıklar gözlemliyorum. Aslında oyun davranışları ile ilgili farklı sınıflandırmalar var ama ben kendi gözlemlerimden bahsedeceğim. Azra ilk başlarda keşfetmeye yönelik oyunlar oynuyordu. Yani bir şeyleri alıp fırlatma, yere vurma, ısırma, itme, çekme gibi... Sonra başkalarının oyunlarını gözlemlemeye başladı. Ben bir şey yaptığımda dikkatlice bakıyor sonra bir gün yaptığımı tekrarlamaya çalışıyordu. Başka bir çocukla olduğunda onu inceliyordu. Sonra başkalarının oyunlarına katılmaya başladı. Yani ben kule yaparken gelip yıkmak yerine, o da bir küp koyuyordu. Ya da bebeklerle oynuyorsam o da bir bebek alıp sallıyordu. Şimdi ise o oyun kurmaya başladı. Yani benim daha önce yapmadığım ve anlayamadığım şeyler yapıyor. Mesela küpleri değişik şekillerde dizip bir şeyler yapıyor, anlayamıyorum ne yaptığını. Kendi kendine vakit geçirebilmeye başladı. Tabii bu çok uzun sürmüyor!


Bir de baştan beri bebeklere çok düşkün Azra. Sanırım bebekleri kendinin bir parçası gibi algılıyor. Mesela ben bebeği alıp kucağımda dans ettirdiğimde çok mutlu oluyor. Bu yüzden bebeklere çok iyi davranıyoruz. Azra nasılsa onlar da öyle :) Yemek yerler, uyurlar, oynarlar. Bazen Azra bilerek onları bir yerden düşürüyor mesela ağlatıyor ve nasıl davranacağımı gözlemliyor! Şevkatli bir şekilde kucağıma alıp sarılırsam çok mutlu oluyor. 


Yeni favorilerimizden biride kartondan yaptığım şu küçük kula evleri. Sıkılmadan 1 saat benim o kuklaları oynatmamı izleyebiliyor! Kendi de katılıyor. Onları ve hatta tüm hayvanlarını kapıdan geçiriyor, camdan baktırıyor, uyutuyor, oyun oynatıyor. Bir de kalemle kartonun üzerine bir şeyler çiziyor. Yatak çiziyormuş mesela, çizip üzerine yatırıyor kuklayı, şiişşşt diyor. Anlayamadığım bazı şeyler de yapıyor çizip çizip :) Bu kadar basit bir şeyi böyle çok sevdiğini görünce o bir sürü paralar bayıldığımız oyuncakları fırlatıp atasım geliyor! Zaten artık oyuncak almadan önce kılı kırk yarma kararı aldım. Gerçekten gerekli olduğunu düşünmediğim hiç bir oyuncağı almayacağım! Buraya da yazayım da geri adım atmayayım :) Hakikaten oyuncakçıya girince Azra değil ben kendimi kaybediyorum :)

Aslında oyunla ilgili yazılacak çok şey var ama Azra uyurken bu kadarını yazabildim bu günlük :) Bir daha ki yazımda görüşmek dileğiyle...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder