3 Aralık 2015 Perşembe

Öğrenme ve Merak

Öğrenmek ve öğretmek...

İlk okul ve lise yıllarına şöyle bir göz atalım...

Toplumsal algımız her öğrenmede bir öğretenin olması gerektiği yönünde... Bir şey öğrenmek için mutlaka birine ihtiyaç duyuyoruz. Bu birileri büyük ihtimal ile bizim kendimize ait öğrenme şeklimizi bilmediğinden ve öğrenmek için bir ihtiyaç duymadığından, kendi bildiği yöntemle bir takım bilgileri kafamıza sokmaya çabalıyor. Çoğu zaman neyi öğreneceğimizi bile kendimiz seçemiyoruz. Müfredat  neyi öğrenmemiz gerektiğini ön görüyorsa onu öğrenmek zorunda kalıyoruz. Öğrenemiyor isek eğer, başarısız, yeteneksiz, kafası basmıyor oluyoruz. Şans eseri öğrenebiliyorsak veya belli kaygılar veya baskılar sonucunda gençliğimizden çalarak çalışıp sınavlarda yüksek puanlar alabiliyorsak, adam yerine konulup geleceği üzerinde düşünülebilen bireyler oluyoruz.

Çoğumuz (istisnalar hariç) istemediği bölüm bile olsa üniversiteye kapak atayım gerisi gelir diye düşünüyor. Sadece öğrenmek zorunda olduğun için girilen dersler, ezberlenilen binlerce kelime, anlamadan çözülen sorular, geçmek için verilen uğraşlar... Tabii mezun olduktan sonrası da hüsran. Tesadüfen girilen alakasız işler, sevmediği işlerde çalışan mutsuz insanlar... Belki kendini hiç bulamamış ve bulamayacak, isteklerini, arzularını bilemeyecek ama bunun bile farkında olmayan insanlar...

Oysa öğrenme böyle bir şey değil...

Şimdi eğer yakınlarınızda henüz hiç okula gitmemiş bir çocuk varsa ona bakın.. Yürüyor, konuşuyor, binlerce soru soruyor, sayı sayıyor, renkleri biliyor, resim çiziyor, şarkı söylüyor, hayal kuruyor, oyun kuruyor, aklınızın ucuna gelmeyecek enteresan fikirler üretiyor vs. Soruyorum size hangisini oturup öğrettiniz? Sayılıdır. Peki çocuk bunları öğrenirken ekstra bir çaba harcadı mı? Sanmıyorum. Çocuğunuzun sorularından bıktığınız dönem geçmiş veya gelecek olabilir, kim sorduruyor bu soruları? Ne sorduruyor? Neden çocuk sürekli yeni bir şeyler öğrenmek için olağan üstü bir çaba içerisinde? Peki ne oluyor da bu çocuk bir şeyler öğrenmek için gittiği okulda bir süre sonra hiç soru sormaz, ödev yapmaz, ders çalışmaz, okula gitmek istemez duruma geliyor? Eee ne güzel bir şeyler öğreniyorsun ya çocuğum, ne oldu?

Çocuğun içindeki öğrenme hevesi ve merak duygusu çürüyor, yok oluyor çünkü!

Neden?

Çocuğun merak etmesini sağlayan güdü, çocuğun içerisinden gelir. İçsel bir dürtüyle çocuk belli şeylerin peşinden koşan. Bu içsel dürtü öyle güçlüdür ki çocuk merak ettiği bir şeyi öğrenmek için saatlerce, günlerce ya da aylarca çaba gösterebilir. Mesela bir çocuk bitkilerin nasıl oluştuğunu merak etmiş olsun. Bu çocuğa öğretmeni rehberlik ederek bir tohum dikmesini, onu sulamasını tavsiye ederse ne olur?. Çocuk çok büyük ihtimalle bunu yapar, günlerce başında bekler, topraktan çıkan ilk filiz için delice sevinir, heyecandan kalbi çarpar. Sonra ona bakmaya devam eder. Belki çok büyüyünce bahçeye eker. Ve bunun bir ağaç olduğunu, ilk meyvesini verdiğini düşünün... Öyle bir mutluluk, öyle bir gurur ve öyle bir bilgi kaynağıdır ki o meyve, yediği başka hiçbir meyveden o tadı alamaz. Ve bu çocuk duramaz artık. Başka ağaçlar diker, yeni şeyler dener. Belki başarısızlık da yaşar ama yılmaz. O ilk filizi gördüğü anda o merak alevlenmiştir çünkü duramaz.

Bir de şöyle düşünelim... Bu bitkilere meraklı çocuğu öğretmen almış ve bir tahtanın karşısına oturtmuş olsun. Bak çocuğum bu tohum diyerek tahtaya bir tohum çizsin. Bu tohumu ekiyoruz, suluyoruz sonra bu tohum filizleniyor, ağaç oluyor, meyve veriyor desin. Sonra da şimdi sana ödev iki tane tohum ve o tohumlara ait ağaç yaprakları bul bir kağıda yapıştır bana getir diye çocuğu göndersin. O çocuk ne yapar? O tohumları arar mı? Belki. Yaprakları bulup yapıştırır mı? Belki. Peki bundan keyif alır mı? Hayır. Peki bir şey öğrenir mi???

Farklı bir açıdan daha düşünelim. Bitkilerle hiç alakası olmayan ve gökyüzünü merak eden bir çocuk olsun. Öğretmen bu çocuğa bir tohum verse ve bunu ek ve sula bakalım ne olacak derse ne olur? Hiç bir şey... O çocuk o tohumu ekmez!!!

Her çocuk ayrı bir bireydir, farklı şeyleri merak eder, farklı şekillerde öğrenir. Türkiye'deki eğitim sistemi maalesef bunu hiçe sayıyor. Sürü yetiştiriyor birey değil. Ama bizim çocuklarımız için yapabileceğimiz şeyler var!

Gözlerinde merak pıtırtılarını gördüğünüz ilk andan itibaren, çocuklarınıza rehberlik edin! Onları meraklarının peşinden sürükleyin! Sorduğunuz sorularla meraklarını arttırın. Okula da gitse peşini bırakmayın. Öğrenme hevesinin yok olmasına izin vermeyin....



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder